Yargılarımız ve Algılarımız

Yargı, Değer Yargılarımız, Ahlaki Yargılar ve Din Yargıları

Yargı nedir derseniz? Bir olgu veya kavramlar üzerine kurulu bir iddiayı dile getiren ifadelerdir. Yargılar, olgular alanına ve değerler alanına ait olmak üzere ikiye ayrılır.

Olgular alanına ait yargılar bilim ve bilgiye dair önerme (mantık) yargılarıdır. Bu yargılar kişisel değerlendirme içermez, bu nedenle kişiden kişiye değişmez (evrensel), kesin ve nesnel yapıdadırlar. Örnek vermek gerekirse;

  • Su 100 derecede kaynar.
  • Oyunda dört kadın, üç erkek oyuncu rol almış.
  • Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldığında 21 yaşındaydı.

Değer yargıları insanların olgulara yüklediği niteliklere bağlı olarak ortaya çıkan yargılardır. Bunlar kişiye bağlı değerlendirme içerdiklerinden özneldir. Kişiden kişiye değişir.

Bu tür yargılar, “bence, bana göre” anlamı taşır.

Örnek vermek gerekirse;

  • Dostluğun olmadığı yerde insanca hiçbir değerin gelişebileceğine inanmıyorum.
  • En iyi tatil, ormanda yapılan tatildir.
  • İyi bir romancı, şiir yazamaz; ama iyi bir şair, roman yazabilir.

Değerler alanına ait üç türlü yargı vardır. Bunlar estetik yargılar (güzel, çirkin), dini yargılar (sevap, günah) ve ahlak yargılarıdır (iyi, kötü).

Ahlak yargıları iyi veya kötü olarak nitelendirilen eylemlere dayandırılır. Bu eylemler iyinin yapılması ve kötünün yapılmamasını gerektirir. Bu nedenle normatif (kural koyucu) tir. Ahlak yargıları özneldir. Yani kişiden kişiye, zamandan zamana ve toplumdan topluma değişiklik gösterebilir.
Din yargıları ise değişmez bir yapıda olup, kutsal sayılan din kurallarına dayanır. Eleştirilemez bir yapıdadırlar (dogmatiklik).

Estetik yargılar ise güzeldir veya çirkindir şeklinde beğeniye dayalı yargılardır. Akla değil, duygu ve sezgilere dayanır. Bu özellikleri nedeniyle öznel bir yapıdadırlar.

Şimdi bu bilgiler ışığında biz nasıl davranıyoruz? Dışarıdan bize neler aktarılıyor ve yönlendirilmeye müsait miyiz?

Hayatımızı yargılar yönetmektedir. Yaşamımızın önemli bir bölümünü karar verirken yargılarımızla belirleriz. Bunu yaparken de mantığımızı ve değerlerimizi kullanırız. Şöyle düşünün; siz hayatın akışında daha çok MANTIĞINIZ ile mi? Yoksa DEĞERLER ile mi hareket ediyorsunuz?

Eğer mantığınız ile hareket ediyorsanız, gerçeklere dayalı bir yaşamınız var demektir. Yok eğer değerler ile hareket ediyorsanız daha çok varsayımlarla hareket ediyorsunuz demektir.

Toplumlarda böyledir. Gerçeğe dayalı verileri ve bilgileri önemseyen toplumlar ile varsayımlara dayanan toplumların davranışları farklıdır.

Burada önemli olan, bunların nasıl yönetildiğidir!

Birileri sizin nasıl karar verdiğinizi çözmüşse ona göre hareket eder ve sizi yönlendirmeye kararlarınızı etkilemeye çalışır. Bunu yaparken amacı sizi kendi istediği noktaya getirmektir.

Etrafınıza baktığınızda kararlarını ön yargılarına göre alanların nasıl kolayca yönlendirilebildiğini göreceksiniz. Çünkü bu kişiler ve toplumlar mantık harici davranışlar sergilerler. Onlar için kendi gördükleri önemlidir. Gerçeklerin öyle olmasının önemi yoktur. Onların doğruları, EN DOĞRUDUR! Onlardan daha iyi bilemezsiniz. Siz ne kadar mantık çerçevesinde gerçekleri açıklamaya çalışın inanmayacaklardır.

Burada devreye ALGI girmektedir.

Peki NEDİR ALGI? diyeceğinizi tahmin ediyorum. Bizim, kurumumuzun, toplumumuzun dışarıdan NASIL GÖRÜNDÜĞÜMÜZDÜR?

Biz birçok davranışımız, yaptığımız işler, yapmadığımız işler, kararlarımız vb. ile bilerek veya bilmeyerek dışarıya mesajlar veririz. Bu mesajlar sonucunda bizim için bir algı oluştururuz.

Çevremdekiler beni hangi değerlerimle hatırlıyor? Bir gün çıkıp şöyle bir sorsam, beni hangi kelimelerle tanımlarlar? Başarılı, güçlü, güvenilir, kararlı, vizyoner? Yoksa öfkeli, çabuk karar veren, önyargılı, kararsız biri olarak mı tanınıyorsunuz? Peki kurumunuz? Çalışanlarınızın ya da iş arkadaşlarınızın, müşterilerinizin, iş ortaklarınızın kurumunuzu nasıl algıladıklarını düşündünüz mü? Acaba kendinizi tanımlarken kullandığınız kelimelerle, onlarınki ne kadar örtüşüyor? Peki, kurumunuzu temsil eden ekip arkadaşlarınız, dışarıdan nasıl algılanmanızı sağlıyorlar?

Buradan bir de dış dünyayı nasıl algıladığınıza bakalım… Amerika denilince aklınıza neler geliyor? Avrupa’yı hangi kelimelerle tanımlarsınız? Arabanızı, evinizi, giydiklerinizi ya da yemek yediğiniz restoranı seçerken hangi değerler ön plana çıkıyor? Neden arabanız mutlaka Alman markası olmalı? Elektronik denilince neden Fransız ürünlerine prim vermiyor, doğrudan Japon markalarına yöneliyorsunuz? Hangisinin daha iyi olduğuna nasıl karar veriyorsunuz? İyi bir marka, tüm ülkenin ürünleri için nasıl tek bir doğru oluşturabiliyor? (Ali Saydam, Türkiye’nin algılama yönetimine ihtiyacı var, KOBİ finans)

Toplumsal Algı nedir?

Bireyin içinde yaşadığı toplumun etkisi ile kişi, nesne ya da durumları algılayıp tutumlar oluşturmasına sosyal algı ya da toplumsal algı denir

Toplumsal algının değişik türleri vardır.

Yansıtıcı algı: İnsanın karşıtı olan bir başkası için edindiği algıların aynısının başkalarınca da edinildiğini sanmasıdır; bir insandan korkan kişinin başkalarının da korkacağını düşünmesi gibi.

Seçici algı: Bireyin kendince değerli gördüğü özelliklere göre başkalarını ölçmesi

Karşılaştırıcı algı: Tanıdığı, beğendiği bir insanın özelliklerini temel alarak karşılaştırma yapılarak algılama, genelleştirme

Dengeleyici algı: Aynı anda algılanan iki kişinin arasında görülen ilişkinin, o iki insanın kendilerince de algılandığını sanma

Basmakalıplaştırıcı algı: Bir kimseyi kendi gerçek özelliklerinden çok üyesi olduğu grup ya da toplumun algılanmış özelliklerine göre algılamasına denir (Ansiklopedika)

Gördüğünüz gibi mantıki seçimler, önyargılarla oluşturulan değerler ve sonrasında algı.

Bunların birbirlerinden ayrılmaz noktada olduklarını fark etmişsinizdir.

Biz karar verirken yargılarız! Sonucunda verdiğimiz kararlarla bizimle ilgili, şirketimizle ilgili, toplumumuzla ilgili algı oluştururuz.

Birçok kişi, şirket, ülke, toplum bunu yönetmeye ve OLUMLU ALGILAR oluşturmaya çalışır. Çünkü bizleri ALGILAR YÖNETİR!

Burada amaç, iletişim içinde olduğunuz herkesin (bu insan olabilir, toplum olabilir, şirket olabilir, ülke olabilir) algısını değiştirebiliyor musunuz? Ya da yönetebiliyor musunuz?

Nasıl algılanıyorsanız, ona göre davranışlarla karşılaşıyorsunuz!

UNUTMAYIN! BU ALGIYI SİZ, KURUMUNUZ VEYA TOPLUMUNUZ OLUŞTURDU.

KAYNAKÇA:

  • Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 3. Sınıf “Çağdaş Felsefe Tarihi” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı
Bu yazı Makaleler kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.